– Sadece Savaş ve Kriz mi? – Cevabımız Sosyalizm –
Dünya genelinde milyonlarca insanın hayatının giderek savaşlar ve krizler tarafından belirlendiğini görebiliriz. Bu, hem tarafların on binlerce kaybına neden olan Ukrayna’daki emperyalistler arası savaş olsun, hem de 30.000’den fazla Filistinli’yi etkileyen devam eden soykırım olsun. Alman devleti tüm bu savaşlara hevesle karışıyor. Kendi kar amacı için kelimenin tam anlamıyla cesetlerin üzerinden geçiyor.
Ve devam edecek!
Uluslararası durumun rahatlaması beklenmiyor ve Alman devleti bunun farkında. Boşuna değil, en geç iki yıl önce benzeri görülmemiş bir silahlanma kampanyası başlatıldı. Milyarlarca rüstungska silah sanayisine akıyor ve planlanan zorunlu askerlik servisi de bir kaprisin sonucu değil, Alman emperyalizminin kendini gelecek savaşlara hazırlamasının bir ifadesidir. Almanya için „barışçıl“ çözüm zamanları da sona erdi.
Savaş ve kriz bizim sırtımızda olmayacak!
Yine de yönetenler daha büyük savaşlara hazırlanırken ve bunun için paralar harcanırken, maliyetler özellikle işçi sınıfı tarafından karşılanıyor. Buna örnek olarak, hayatımızın tüm alanlarında büyük kesintiler öngören bütçe krizini gösterebiliriz. Leipzig’de bu, gençlik kulüplerinin kapanması veya 3.000 kreş yerinin kesilmesi şeklinde kendini gösteriyor. Tüm bunlar, son yıllarda yaşanan enflasyon ve fiyat artışlarını dengeleyemeyen kazanılmış ücret artışları sırasında gerçekleşiyor.
Bizi bölemeyecekler!
Bu yüzden öfkelenmek ve sokağa çıkmak için yeterli neden var. Son hafta ve aylardaki grevler, istediğimiz zaman ülkenin büyük bölümlerini felç edebileceğimizi gösterdi.
Ancak, Alman devleti toplumun daha büyük kısımlarının birleşmesini engellemek için elindeki tüm araçları kullanıyor. Grev yapanlara karşı kışkırtma, politik aktivistler için faaliyet yasakları, ırkçı kışkırtma ve devlete hoşnutsuzluk yaratan ve durumu açıklayan pozisyonları savunan herkese karşı artan baskı: Suç sistemdedir!
Cevabımız: Sosyalizm!
Bu savaşları ve krizleri kapitalizm altında aşamayacağız. Dünya çapında devrimciler bunu çoktan ve bugün de tanımış durumda. Sömürü, arazi hırsızlığı ve yaşam kaynağımızın yok edilmesine dayanan bir ekonomi sistemi, kaçınılmaz olarak sürekli savaşa yol açar.
Ancak nedeni bir kez anladığımızda, bize bir perspektif de sunulur:
Devletin, çoğunluk olan işçi sınıfının elinde olduğu bir sosyalist toplum sistemi. İhtiyaçlarımıza göre ve kar amacı gütmeden üretim yapılır. Toplumu birlikte belirleriz ve artık Scholz ya da Baerbock gibi politikacılar bizim adımıza sahne almaz. Politikayı hayatımızdan ayrı bir şey olarak değil, siyasi, toplumsal ve kültürel kararların bilinçli ve aktif bir parçası olarak görürüz.
Dolayısıyla bugün tüm bu adaletsizlikleri fark ettiğimizde, kafamızı kuma gömmemeliyiz. Daha iyi bir dünya, sosyalizm için bu krizleri bir teşvik olarak kullanmalı ve sokağa çıkmalıyız. O halde savaşa ve kapitale karşı uluslararası mücadelelerde birleşelim!